17 Haziran 2012 Pazar

Haysev'cim gel çocuğum

Biryerlerde okumuştum; 20inci yüzyılda en çok isim türeten ülke, uzak ara farkla Türkiye olmuş. O yüzyıla kadar Türk kültüründe ve tarihinde hiç olmayan isimler çocuklara konulmaya başlanmış. Eminim hepsinin de çıkış noktası istisnasız aynıydı; benim çocuğum çok özel, çok nadide birisi, kimseye benzemez, o yüzden adı da çok özel olmalı...

Evet canım senin çocuğun dünyada yaşayan yaklaşık 7 milyar insanın en özeli, en güzeli. Hatta o kadar özel, nadide ve zeki bir çocuk ki, büyüyünce ateşi buldu, barutu icat etti, arabayı telefonu buldu, televizyonu interneti icat etti. Şu anda dünyadaki en zengin 10 girişimcisinden birisi senin çocuğun. Facebook'u o yazdı, şu anda okunan blog sistemini o kurdu. O yüzden adı da çok özel olmalı.

Özellikle yeni nesil çocuklarda bir de çift isim konulması bir gelenek haline geldi. Bir kız çocuğu düşünün ki, adı Zeynep Su olsun. Malum bu tip ikinci isimler Meksikalıların baba isimlerini alması ya da Fransızların asıl isim sonrası soyismine önek olarak gelen "De" gibi,  normal isimler haline geldi. Kızcağızımızın yarın öbür gün evlenip kocasının da soyismini almak istediğinde Zeynep Su Hiçkorkmaz Özgirgin gibi muhteşem ötesi bir Meksikalı adına doğru yol aldığını görmek, her türlü resmi işlemlerde başına neler gelebileceğini de hafiften tahmin etmek zor değil.

Hadi bu tip isimleri yine de herşeye rağmen anlayabiliyorum da Kadın, Bakire ve Hanım gibi isimleri hiç anlayamıyorum. Bu üçünü çeşitli yaş dönemlerinde görmüş biri olarak her birinin gençliğini ve hayatın bir karesinde isimleriyle yaşadıklarını hayal etmek çok da zor olmuyor.

Hadi Kadın ve Bakire ile ilgili kendime koyduğum RTÜK kuralları nedeniyle birşeyler karalamayayım ama Hanım'ın resmi bir işyerinde nasıl çalışabileceğini merak etmiyor değilim. İlk iş gününden karışıklık başlar:

- İyi günler Hanım Hanım ile görüşmek istiyorum
- Kim dediniz pardon?
- Hanım Hanım.
- Adı nedir beyefendi?
- Hanım işte hanımefendi.
- Tamam da kim hanım diyelim?
- Siz sadece Hanım deyin yeter.

Öte yandan, bu tip yeni nesil özel, nadide isimlerin anlamı da öyle herkes tarafından bilinmez. Ki zaten amaç bu da olabilir. Mesela şu tip konuşmalara çokça rastlanır:

- Ah canıım, ne şeker şey. Adı ne?
- Rümeysa Sude
- Ah ne güzel. Ne demek peki?
- Efendim, Rümeysa KüçükAyı takım yıldızının en parlak 3 yıldızından biri, ayrıca eski Urdu dilince çok zeki anlamına gelen bu kelime, Ulu Manitunun da üyesi olduğu Siu kabilesinde de ayın en parlak dönemlerinde doğan kız çocuklarına verilen isimmiş. Yine Swahili diline göre....
- Oldu canım, güzelmiş.

Çok orijinal isimler gördüm. Ama orijinal olucam, özel olucam diye işin iyice bokunu çıkaranları da anlatmadan geçemicem. Birincisi Tanay.... İlk bakışta çok da orijinal ve özgün bir isim değilmiş gibi görülebilir. Fakat kızcağızın, babasının adının TANdoğan ve annesinin adının AYlin olduğunu söylersem herhalde bakış açınız değişecektir. (bkz.  Türk Dilbilgisine göre Büyük Ünlü, pardon Anne-Baba, Uyumu)

Bunların daha da türevleştirilmiş ve marjinal örneğini de Haysev ile yaşadım. HAYri ve SEVilay isimli iki güzide şahsın çocuklarına koyduğu bu isim, çocukçağızı bir ömrü boyu yaralayacakmış gibi görünüyor. Bu tip örnekler GÖKhan + yeŞİM, öMER + yelDA diye de gider...

Çocuğunuzun sizin seçtiğiniz bu çok özel(!) isimle ömür boyu yaşama zorunluluğu olduğunu ve ismiyle her dalga geçildiğinde bir şekilde sizi andığını sizlere hatırlatmak isterim. Şunu unutmayalım; çocuğa sanal ortam için nickname seçer gibi isim seçmiyoruz, yani kimse 'üzgünüz bu isim alındı yeni bir nick seçin' demiyor, o yüzden kızınıza 'Esra2423' ya da 'Berke2012' gibi isimler vermek zorunda değilsiniz. Rahat olun. Sevdiğiniz ve ömür boyu taşımasıyla gurur duyacağı bir isim verin gitsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder