26 Kasım 2012 Pazartesi

Dizi Ayarı

- Efendim, bugünkü ayar alabileceğimiz dizi listesini sordu kanal sahipleri?
- Hmmm bakalııım. Behzat Ç olabilir.
- Hay hay efendim, nasıl diyelim.
- Şöyle diyelim, bir bölüm var ki tam 75 dakika yerinden bile kalkmadan rakı içti adam diyelim. Kesin görülmüştür bu. Hem bölümün maliyeti de sıfır. Alkol dolu bardaklar havalarda uçuşuyor. Küfür zaten biri bin para. Bizim ecdadımızı böyle şeylere özendiriyorlar lafı gelebilir yani. Biz şimdiden ayağımızı denk alalım. Ayarı önceden biz verelim.
- Tabii efendim, söylüyoruz efendim. Sıradaki dizi hangisi olsun
- Yalan dünya olsun, ne o öyle, yalan söyleyerek ev kiralıyorlar. Senaristine söyleyin. Hem de kadınlı erkekli kalıyorlar. Yok yok kızlı erkekli. Bak şimdi, kız mıdır kadın mıdır bilemedim ben de. Hem
şey de var.
- Ne var efendim
- Damat var. Hani bir de damatları var ya, o işte. Hem evli hem de gidiyor başka kadınların peşinden koşuyor. Olmaz, ecdadımız yanlış tanıtılıyor, denebilir. Bunları Ortadoğu ve Balkanlarda milyonlar izliyor. Olmaz öyle.
- Tabii efendim
- Şu şey dizisini de ekleyelim.
- Hangisi efendim
- Emir’in Yolu. Söyleyelim senariste, Onun yolu yol değil. Kaç kız oldu ben sayamadım valla. Her hafta biri geliyor biri gidiyor. Bu nedir böyle yahu. Edep yahu.
- Ta..Tabi efendim. Söylüyoruz efendim.
- Şey yapsınlar onu, şöyle yapsınlar. Söyleyin senariste, Muhteşem Yüzyıl’da Hürrem ölsün, Mahidevran intihar etsin, Firuze midir nedir, o dövmeli hatunu da assınlar. Süleyman’ın Yolu yapsınlar dizini adını, at üstünde geçsin o dizi. Savaştan savaşa koşsun. Preveze Savaş’ını o yönetsin. Deniz üstünde ata binsin. Ecadadımız böyleydi, sinirden atını denize sürerdi. Onları göstersinler. Hem alın o adamı. Şey yahu. Yaprak Dökümündeki adamı. Ali Rıza Efendiyi.
- Ne yapalım efendim.
- Muhteşem Yüzyıla baş vezir yapsınlar. Iyi olur. Yakışır oraya. Padişahın dizinin dibinde dursun, onu halvete neyin sokmasın.
- Ol..Olur efendim. Hem zaten bu konuda yalnız değiliz efendim.
- Nasıl yani
- İngiltere Başbakanı da Tudors’a Savaş açmış efendim. Olmaz öyle, demiş. 8inci Henri öyle biri diildi, demiş. Bizim gibi oranın RTÜKü de hemen devreye girmiş efendim
- Olurlar tabii. Biz de ecdadımıza sahip çıkacak işler yapmalıyız. Bu arada şey başladı mı?
- Ne başladı mı efendim?
- Şey canım şey. Huzur Sokağı. Aç da izleyelim
- Tabi müdürüm, buyrun müdürüm.

22 Kasım 2012 Perşembe

Facebook

Facebook'u seviyorum. Bana göre, insanların bir nevi sosyal hayat si-vi'si...

İnsanlar nasıl iş CV'lerinde kariyerlerini, olabilecek en renkli şekilde sunuyorlarsa Facebook'ta da renkli hayatlarını tüm dünyaya sergilemeyi seviyorlar.

Bu sayede tüm arkadaşlarımın kaç çift ayakkabısı olduğunu ve ayakkabılarının tüm renklerini biliyorum. Neredeyse yediği içtiği herşeyi biliyorum. O akşam gelen misafirlerini biliyorum. Normalde hayatta asla göremeyeceğim yerlerindeki dövmelerini tüm dünya ile birlikte aynı anda görebiliyorum. Banyolarının tüm mimari dokusunu görebiliyorum...

Çok şükür ki, şu ana kadar hiç bir arkadaşımı çetikle, peynirli tarhana çorbası resmi ile göremedim. Öyle de kaliteli arkadaşlarımın olması bende duygu sağanağı yaratıyor. Yine de tatile giden bazı arkadaşlarımın çekildikleri o meşhur deniz/plaj manzaralı ayak resimleri yüzünden ayaklarında mantar hastalıklarının detaylarını görebilmek insana hüzün vermiyor değil... Hemen arıyorum, o sırada kaldıkları ve muhakkak fotoğrafta da etiketledikleri o meşhur 5 yıldızlı hoteldeki doktora yönlendiriyorum.

Bazı arkadaşlarımın yemek yapmamayı hiç bilmemesi ise çok canımı sıkıyor. Zira ne zaman görsem, bir restorana çek-in yapmış, 2 dk sonra da yediği yemeğin resmini çekmiş, bizimle paylaşmış. Profiline giriyorum, sürekli bir çek-in, sürekli bir yemek resmi. Üzülüyorum onun adında. İnşallah yemek yapmayı öğrenecekleri günler de gelecek.

Çek-in demişken, gezmeyi çok seven arkadaşlarımı görmek de güzel oluyor. Gezmeyi o kadar çok seviyorlar ki, aynı mekanda 10 dakika bile duramıyorlar. Geçenlerde bir tanesinin saat 18:10’da Arnavutköy balıkçısında çek-in yaptıktan sonra, saat 18:35’te ise Çengelköy Çınaraltı Çay Bahçesinde çek-in’lediğini görünce acayip şaşırdım. 25 dk içinde, kıtalararası yolculuk rekoru kırmış haberi yok.
 
İnsanların ‘İlişki Durum’larını görmek de çok enteresan geliyor. Single yazan durumun ‘sipsingle’ yazan mı dersin, bir anda ‘boşanmış’ olarak değiştiren mi dersin, ‘sadece arkadaşız :)’ şeklinde dolduran mı dersin, ‘demir attı yalnızlığa :xd’ yazan mı dersin. Bir kızın 'ilişki durumu yok' diye yazmasını ise 3 saatte tam 148 kişi beğenmiş. Artık anlayamadım orasını. Kızın adına üzülmüştüm oysa ben.
 
Yalnız Facebook’la ilgili takıldığım bir nokta var. Nasıl kariyer için yapılan CV'lerdeki 'İş Deneyimi' kısmını yazmak zorunlu ise sanırım burda da 'Kahve Keyfi' gibi bir başlık yapmak zorunlu hale gelmiş durumda. Zira ne zaman Facebook'u açsam illa ki böyle bir başlığa denk geliyorum. Bir de sanırım bu Kahve Keyfi bölümün altına “tuğçeciim, çok güzel çıkmışsın cnm” gibi birşey yazmak da zorunlu. Fotoğrafta görünen içilmiş ve içi telve dolu kahve resmi olsa bile, bir tanesinde gördüm bunu. Kahve bardaklarının arasında hızlıca dolaştım ama yine de tuğçe’yi bulamadım. Belki de bardağın adı ‘tuğçe’dir.
 
Bir de bu tip ‘... keyfi’ resimlerinin altına, “ay bensiz keyif haa :(“ gibi şeyler de yazmak zorunlu olsa gerek... 1inci Kişi denen asıl profil sahibinin, içilmiş kahvelerden oluşan bir fotoğraf yüklemesiyle başlıyor herşey. Sonra nerdeyse her arkadaş profilinde görebileceğiniz, Facebook'ta her daim tetikte bekleyen eküri kişilerinin başlattığı o meşhur diyalog, üç aşağı beş yukarı, aynı şekilde gerçekleşiyor:
 
 
Tuğçe - ama benim kahvem henüz açılmamıştı amaaa (meali: orda olan ve kahve keyfi yapan bir diğer kişi,  neden kendi kahvesi açılmadan paylaşıldığını sormak istiyor)
Eküri - hain dom domlar sizi :( bensiz kahve keyfi ha? (aha fitil ateşlendi)
1.Kişi -  merak etme canım bizde kahve bitmez :) bi gün gel sana da yapiiim ;) (şahane pası aldım, golü gayet güzel çaktım ve o meşhur diyalogun kapısını ardına kadar açtım)
Eküri - ooo, artık iş işten geçti, hem benim kadar güzel kahve falı bakan çıktı mı bakiim (ben bu işte ustayım, sosyal ortamların vazgeçilmeziyim mesajı)
1.Kişi - gün gelir sen de memleketine döner ellerinle bize kahveyi yaparsın hahahaa (neyine gülüyorsam artık)
Eküri - olsun şu  MBA'yi bitirip havaalanına geldiğim gün beni karşılarsan içerim o kahvenden güzel bi falına da bakarım hahah (yurtdışında MBA yapıldığı da cümle aleme duyuruldu, hem de acayip yazıldı, süper iş)
1.Kişi - yok daha neler, benim arabam bile yok ki ama :))
Eküri - vardır vardır, ama herkesten gizliosun
1.Kişi - hahaha evet cnm, üstü açık bmw var bende, her gün bebekte üç beş tur atıyoruz kızlarla :d
Eküri - yemeyiz arabanı be nolur gelip alsan, ben olsam hiç düşünmem hem karşılar hem de birkaç gün anahtarını bile veririm ama yok işte xd (karşılama komitesi de hazırlandı, oh süper)

1.Kişi - tabi cnm gördük geçen yaz sahilde güneşlenirken bi sigara istedim onu bile vermedin :) (dur biraz daha şımarayım)
Eküri - yalancıya baaak piiis yazıklar olsun sana hahahah (dur dur, oldu bu iş galiba)
Tuğçe - canım, bu arada konuştuğumuz yarın ki mevzuu yattı, ben yalnız gidiyorum
1.Kişi - sorun diil beybi, ben plan yaptım zaten, ne işim var yıldönümü kutlayan iki sevgili arasında di mi ama hahah (özgür kız imajını da verdik)
Eküri - ooo tuğçecim sevgili yapmışsın ( bi biz kaldık yaaa :(  )
1.Kişi - yaptı tabi yakında düğünümüz var abisi hahaa
Tuğçe - ay cnm inşallaaah diyelim :))))))))))
Eküri - bi sen bi de ben kaldık bekar farknda misin
1.Kişi - merak etme, yeminimizi biliyorum. 35e geldiğimizde ve hala bekarsak ama xd (cepte dursun işte, ne güzel)
Eküri- xd , tamm (yaşasın, unutmamış)
Tuğçe - ay sizin öyle yemininiz mi var, birbirinize yakışırsınız da siiiz <3.
1.Kişi - :D (yakışırız di mi, ay bilmem ki)
 
 
...ve ben bu komik ötesi esprilere acayip gülüyorum.
 
 
Güzel bir yer Facebook.
 
 
Arkadaşlarını tanıyorsun.

19 Kasım 2012 Pazartesi

Türkiye'min Gündemle İmtihanı

1. Geçtiğimiz günlerde Taksim meydanında, gece, emekli bir vatandaş, para isteyen gençlerin saldırısına uğradı. İnsanların ve mendil satıcılarının bir köşede izlediği saldırıdan bu vatandaşı kim kurtarmıştır?
     A. Bir köpek
     B. Motosikletli Yunuslar
     C. Civarda devriye gezen polis
     D. Duyarlı 3 genç



2. Film çekimi için İstanbul'da bulunan ve gizlice Beşiktaş maçına gidip tribünlerden Beşiktaş atkısıyla Beşiktaş-Bursa maçını izleyen Orta Dünya'nın ünlüsü kimdir?
     A. Frodo Baggins
     B. Aragorn
     C. Arwen
     D. Gollum



3. Süt yoğurt gibi çeşitli gıda tüketim alışkanlıkları dünya ortalamasının altında kalmasına rağmen, canım ülkemde hangi maddenin dünya ortalamasından tam 3 kat daha fazla tüketildiği ortaya çıkmıştır?
     A. Sosyal medya sayesinde, nutella
     B. Diziler sayesinde, televizyon izleme süresi
     C. Hızlı yaşanan ayrılıklar sayesinde, eski sevgili
     D. Temizlik hastası anneler sayesinde, çamaşır suyu



4. Uluslararası Otomobil Federasyonu‘nun (FIA) Genel Kurulu ve sezon sonu ödül töreni 3-7 Aralık’ta İstanbul’da yapılacaktır. 227 ulusal otomobil federasyonu temsilcilerinin yanı sıra F1 pilotlarının da yer alacağı, kurul çalışmalarından geri kalan zamanlarda ise katılımcılara ne yapılması planlanmaktadır?
     A. İstanbul Park'ta nostalji turu ve gazozuna kısa bir yarış
     B. Sultanahmet Camii ve Ayasofya gezisi
     C. Tüm dünyanın izleyeceği, FSM Köprüsünde F1 arabalarıyla genel bir geçit töreni
     D. Kayseri mantısı yapma ve dansözlerle dans etme etkinlikleri



5. Sosyal Medyanın reel hayatımıza her geçen gün daha fazla girmesinin son örneği hangisi olmuştur?
     A. Kanadalı bir genç Avustralyalı sevgilisine Facebook üzerinden evlenme teklif etmiştir
     B. İsrail, Twitter üzerinden savaş ilan etmiştir
     C. Facebook ve Twitter üzerinden örgütlenen halk Mısır'da yönetimi değiştirmiştir.
     D. Instagram, ABD seçimleri sonuçlarını, üyeleri seçimde verdikleri oy pusulalarının resimlerini çekip sitesine yüklediği için, sandıklar açılmadan önce bilmiştir



6. 'İçeriği tamamen kendilerinin' olan necip Türk gazetelerimizden birisi THY ile Barcelona arasında sponsorluk anlaşmasının bittiğini internet sitesinden okuyucularına hangi manşeti atarak duyurmuştur?
     A. Barcelona ve THY amblemleri resminin üzerine, "THY ile Barcelona ipleri kopardı" manşeti ile
     B. Messi'nin hüzünlü bir resminin üzerine, "Messi süresiz kadro dışı" manşeti ile
     C. İspanya haritasında Barcelona işaretlenmiş bir resmin üzerine, "Artık buraya vize yok" manşeti ile
     D. Camp Nou stadının boş resmi üzerine, "Uçuşlar iptal" manşeti ile

 
7. Van'da bir partinin düzenlediği miting sırasında ön saftaki çocuklar ve gençler polis aracına taş attılar. Geri geri giden polis aracı bir anda yola saplanınca, bu çocuklar ne yapmıştır?
     A. Polis aracının yanına kadar gidip aracı devirmişlerdir
     B. Polis aracına taş atmaya devam etmişerdir
     C. Polis aracına yardıma koşup, aracın saplandığı yerden çıkmasına yardımcı olmuşlardır
     D. Polis aracına molotof kokteyli atmışlardır

8. Canım ülkemde hızla gelişen demokrasi anlayışının bir sonucu olarak Türk Polisi artık diğer ülke polislerine eğitim vermeye başlamıştır. Peki polisimiz hangi ülke polisine, ne eğitimi vermiştir?
     A. Fransa Polisine, göstericileri olaysız bir şekilde püskürtme eğitimi
     B. Belçika Polisine, PKK güdümlü TV yayıncılarını tespit etme eğitimi
     C. Tunus Polisine, biber gazı kullanma eğitimi
     D. ABD Polisine, yakalanan kişiye haklarını okuma eğitimi.

9. Geçtiğimiz haftasonu Afyon'da oynanan Sandıklıspor - İstanbulspor maçını kaç deplasman taraftarı izlemiş, İstanbul'dan kalkıp Sandıklıya gelen bu coşkulu taraftar kitlesini kaç polis, deplasman tribününe çıkıp, korumuştur?
     A. 150 taraftar - 300 polis
     B. 1000 taraftar - 2 polis
     C. 500 taraftar - 1 polis
     D. 1 taraftar - 3 polis


10uncu soru : Dünya gündeminden geliyor
2006 Asya Oyunları'nda 'kadınlar' 4x400 metre bayrak takımıyla altın madalya kazanan Pinki Pramanik'in aslında 'erkek' olduğu  nasıl tespit edildi
     A. Yarış bittikten hemen sonra tuvalet ihtiyacını gidermek için erkekler tuvaletindeki pisuvarlara yönelmesi nedeniyle
     B. Oda arkadaşına olan kız atlete tecavüz girişimi nedeniyle

    
     C. Her ay, hiçbir şekilde kız arkadaşlarına 'pediniz var mı, acil lazım' diye sormaması nedeniyle
     D. Hiçbir arkadaşına 'mesglsn snrm, nyse ben yatyrm ii eglnclr sana' SMSi atmaması nedeniyle



1.A 2.B 3.D 4.D 5.Hepsi 6.B 7.C 8.C 9.D 10.B

12 Kasım 2012 Pazartesi

Diş çekimi

Ben küçükken televizyonda filmlerde izlediğim tüm erkeklerin dişçi olduğunu ve sadece kızların dişlerini çekebileceğini düşünürdüm. Çünkü ne zaman televizyonda, film izlerken, dudaktan ve ateşli bir öpüşme sahnesi görsem, annem hemen bana açıklama yapma gereği hisseder, 'Oğlum, adam kadının dişini çekiyor' derdi.

O kadar ki, bir gün sokakta oynarken öndeki süt dişlerinden birinin sallandığını gördüğüm bir kız arkadaşa 'ben dişçi olucam' diye ağzına yapışıp, var gücümle dişini emmeye çalışmıştım. Bizi bu halde gören kızın annesinin uzaktan çığlık çığlığa bize doğru koştuğunu ve benim korkudan kaçtığımı sanırım söylememe gerek yok.

Küçüklüğümüzde televizyonlarda çıkan en erotik sahne bu tipteki öpüşme sahneleriydi. Yıllar geçti, televizyonlar özelleşti. Devlet televizyonun her türlü makasçı zihniyetinden bıkmış halka hitaben yayın hayatına başlayan o ilk televizyon kanalı, 'özgür televizyon kanalı' sloganına yeni yeni başlamıştı. O kadar özgürlerdi ki, o vakitlerde yayınladıkları futbol maçlarından birinde sert bir pozisyon olmuş, kaleci atılmış, acar (ve özgür) muhabir hızla saha kenarına koşup atılan kaleciye mikrofonu uzatıp 'nooldu' diye sorduğunda 'hakem bana küfür etti abi yaa, ananı s.kerim dedi' cevabını almıştı. Televizyonları başındaki milyonlarca insan, bunu duymuştuk, özgürlüğümüz biraz daha artmıştı... Bugün kapalı alanlarda bile içilmesi yasak olan sigara o zaman stüdyolarda tartışma programlarındaki katılımcılar tarafından ekranın karşısında yakılıyor, yine bugün bazı kanallarda çiçeklenen bazılarında ise mozaiklenen sigaralar o zamanlarda karşılıklı olarak ekranlara doğru üfleniyordu. Özgürlükler ülkesiydik...


Televizyon izleme kültüründe ani ve çok hızlı bir değişimin yaşandığı o senelerde, ne enteresandır ki her sinema filminde en az bir erotik sahne muhakkak oluyordu. Hatta özgür kanallar, yeni yayın dönemlerini tanıttıkları fragmanlarda yayınlanacak yeni filmlerden daima en erotik bölümleri seçerek gösteriyorlardı. Ne zaman bu fragmanları görsem, annem kumandaya hızlıca sarılıp kanal değiştirir, alternatif olarak hızla TRT-GAP kanalına geçerdik. Tarım ve hayvancılıkla ilgili çok güzel bilgiler edindiğim dönemdi o dönem. Hayatımıza, belediyelerin kurduğu çanaklar ve ordan tüm şehre yayılan RTL gibi kanallar henüz girmemişti. Sabah Gazetesinin tam tamına 'bir kocaman sayfa' yayınladığı televizyon köşesine, bangır bangır bugün Fatma Girik'in büyük bir leğende yıkanırken arkadan sansürsüz görüntüsü olacak diye manşet attığı dönemlerdi.

Erotizm konusunda asıl büyük dumuru ise, üst kattan Hayriye Teyze'lerin bize geldiği zaman yaşamıştım. Zira apartmandaki tek renkli televizyon ve uydu alıcı bizde vardı. O akşam da Hayriye Teyzenin deyimiyle oldukça güzel bir film yayınlanacaktı. Cümbür cemaat bize geldiler. Hayriye Teyze, kocası Hilmi Amca, küçük kızları ve onun hınzır abisi... Korkardım abisinden, 'kardeşime yan bakmıcaksınız lan' diye ortalarda dolanırdı. Yan nasıl bakılır bilmezdim, bazen aynanın karşısına geçip kafamı yana döndürüp, aynaya yan yan bakmaya ve gözlerimi çekik çekik yapmaya çalışırdım...

Eve misafir geldiğinde, benim o çok sevdiğim çay-kek-börek-kısır'dan oluşan muhteşem ev kokusu evin dört bir yanını sarmıştı bile. Muhabbetlerin ve kahkahaların yanında ikramlar da başlayınca, evin çocukları olarak salonun tam ortasındaki büyük sehpaya yüzümüz tam da televizyona bakacak şekilde yerde oturarak sıralandık, paşa çaylarımızın yanında bizim için sehpaya konulan keklere böreklere saldırdık. Bir yandan da filmi izlemeye başladık. Filmden hiçbir şey anlamıyor ama ortamın verdiği keyfiyetle ağzım kulaklarımda izliyordum...

Derken bir hareketlenme oldu; babamın o meşhur boğaz temizleme sesi. İlk önce anlam veremedim, çünkü televizyonda yine diş çekimi yapılıyordu. 'Kumandayı ver bakiim hanım' diye bir seslenme geldi babamdan. Annem divanın sağına soluna, yastıkların arkasına bakıyordu telaşla.

İşte tam o anda, televizyonda gördüm. Hayatımda ilk kez. Erkek adam hem kızın dişini çekiyor hem de kızın elbiselerini çıkarıyordu. Gözlerimi ekrana diktim. 

Rahatsız kıpırdanmalar bir anda velveleye dönüştü. Hayriye Teyze, yüzü şaşkın bir halde iken, 'ben çayları tazeleyeyim' diye yerinden fırladı, bizim önümüzdeki henüz yarısını bile içmediğimiz çay bardaklarını hızla toplamaya başladı, mutfağa koştu. Babam sesini biraz daha yükseltti; 'bulsana şu kumandayı hanım'. Sansürsüz televizyon herşeyi olduğu gibi yayınlıyordu, ekrandaki kız yarıçıplak kalmıştı bile. Hilmi Amca da bir yandan şaşkın bir halde anne ve babamın kumanda arama mücadelesini izlerken diğer yandan hem televizyona hem de bize tedirgin bakışlar atıyordu. Kumandanın hala bulunamadığını görünce hızla televizyona koştu, iki elini açtı, televizyona yapıştırdı. Elleriyle 67 ekran televizyonu kapamaya çalışıyordu. Baktı olmuyor, ağaya kalktı, sırtını televizyona döndü. Şimdi tüm vücudu televizyon dolabını kaplamıştı işte.

Kumanda nihayet bulunmuştu ama annem basıyor basıyor, yine de kumanda çalışmıyordu. Annem kumandayı öbür eline vurdu, yine de çalışmadı. Babam hızla annemden kumandayı kaptı. O da eline vurdu. Yok! Kumanda çalışmıyordu. Belki de çalışıyordu ama Hilmi Amca sayesinde televizyonu göremiyordu. Babam bir taraftan kumandayı eline vuruyor bir taraftan da 'çalışsana ulan' diye sinirli sinirli söyleniyordu. Televizyondan 'ah!, oh!..' sesleri yükselirken, Hilmi Amca'nın hınzır oğlu 'ben naaptıklarını biliyorum kiii...' diye gevrek gevrek gülmeye başlamıştı. Babam kumandayı çek-yatın tahta köşesine sertçe vurdu, kumanda kırıldı.

Bu sırada kapıda beliren Hayriye Teyze salondaki canhıraş mücadeleyi görüp, elinde bardaklarla dolu tepsi olduğu halde aynen geriye, mutfağa döndü. Kumandayı kıran babam hızla televizyon dolabının arkasına yöneldi. Eğildi. Fişi çekti...Ekran karardı... Ortam bir anda buz gibi sessizleşmişti.

"Ama şimdi TRT-GAP'ı açmıcak mıyız anne?" diye sorduğumu hatırlıyorum.

O ana kadar gergin olan ve yüzleri kırmızıya yakın bir hal alan babam ve Hilmi Amca, ortamdaki gergin sessizliği bozan bu cümleyi duyduklarında bir anda kahkahaya boğuldular. Annem 'ben çaylara yardım edeyim' diye mutfağa gitti.

*

O gün bugündür o filmi merak ederim. Youtube'ta izlemediğim film yoktur ama tuhaf biçimde aklıma kazınmış olan sahneyi barındıran filmi hala bulamadım. Azimliyim tüm filmleri izliicem.

Enteresandır, Hayriye Teyzeler bir daha bize hiç film izlemeye gelmediler.

6 Kasım 2012 Salı

Test

Canım Türkiyemden insan manzaraları testine hoş geldiniz. İstediğiniz sorudan başlayabilirsiniz. Doğru cevapları bilene DEERin Adam Iphone6S vercekmiş, öyle diyolla.

1. Balıkesir’de düzenlenen "Meme Kanseri'nde yeni yaklaşımlar" isimli panele konuşmacı olarak katilan Opr.Dr. Ceyhun İrgil’in hangi cümlesi gündeme damga vurmuştur:
     A. Meme Kanserini önlemek için kadınlar 30'undan sonra her sene mamografi yaptırmalıdır.

     B. Memenin üzerinden deriyi kaldırırsanız, elde kalan bir avuç kuyruk yağıdır. Memenin emzirmekten başka bir işlevi yoktur, olsaydı zaten erkekte de olurdu. 
     C. Hamilelik ve çocuk doğurmak Meme Kanseri riskini azaltsa da, ne yazık ki tamamen kaldırmaz.
     D. Sigara Meme Kanserinin önemli tetikleyicilerindendir.

2. Isparta Valisi Kurban Bayramı için, tüm çalışanlara değil ama bir dostuna gönderdiğini iddia ettiği tebrik mesajında ne demiştir:
     A. Bayramınız kutlar hayırlara vesile olmasını dilerim
     B. Kurban Bayramınızı ve Cumhuriyet Bayramınızı tebrik eder, iki bayramı bir arada yaşattığı için Allah'a şükranlarımı sunarım
     C. Isparta halkının çifte bayramını kutlarım.
     D. Kurban Bayramınızı tebrik eder, itaat, sadakat, teslimiyet, korku ile gelen sonsuz mutluluklara vesile olmasını dilerim.

3. Türkiye’de yapılması planlanan nükleer santralların ‘beyinleri’ olmak üzere Rusya’da bu alanda eğitim görmeye giden Türk gençleri için Büyükeceli Beldesi Belediye Başkanı kendilerine yönelik hangi ithamda bulunmuştur:
     A. Ülkemizi nükleer çöplüğe çevirecekler
     B. Orda alkol ve fuhuş batağına düşecekler
     C. Rusya'dan bize eski teknolojileri getirecekler
     D. Temiz ve yenilenebilir enerji varken nükleer enerjiye yatırım yapan bu gençler ulusumuza kötü örnek oluyorlar

4. Aydın'ın İncirliova ilçesine bir grup yaşlı erkek, ilçeye gelen milletvekilinden ne istediler:
     A. Camimize namaz kılabilecek uygun sandalyeler koyun ki sakatlarımız ve çok yaşlı olanlarımız rahatça namaz kılabilsin
     B. İlçeye tahsis edilen doktor sayısının artırın ki çok sıra beklemeyelim
     C. İlçedeki dul kadınlara verilen maaşları iptal edin ki böylece maaşsız kalan dullar bizimle evlenebilsin
     D. İlçemize ihtiyarların bir araya gelebileceği bir kültür ve cazibe merkezi yapılsın.

5. İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı Şirince köyünde bu sene tüm oteller Noel için şimdiden dolmuş durumda, bunun sebebi ne olabilir:
     A. İlçede gömü bulundu tüm defineciler ilçeye akın etti
     B. Noel'de dünyadaki en büyük dini kutlama Şirince'de olacak
     C. Hz.İsa'nın Noel'de Şirince'de tekrar ortaya çıkacağına inanılıyor
     D. Maya takvimine göre kıyamet 21 Aralık 2012'de kopacak ve dünyada bu kıyametten kurtulacak olan iki bölgeden biri de Şirince ilçesi.

6. Harran Üniversitesi'ne girmek isteyen 3 genç bunun için ne yaptı:
     A. ÖSS sınavında kopya çektiler
     B. ÖSS sınavına başka birilerini soktular
     C. Suriyeli mültecilerin “özel öğrenci” statüsünde üniversitelere kayıt olmasına olanak tanımasının ardından Harran Üniversitesi’ne 'biz Suriyeliyiz' diye müracaat ettiler
     D. Özel yetenek sınavında Picasso'nun resmini 'biz yaptık' diye sundular.

7. 'Tüm içeriği kendilerine ait' olan gazetelerimizden birinin iddiasına göre Beşiktaş'ın bir maçında yıldızlaşan genç oyuncu Oğuzhan golünü attıktan sonra kimi neden aramıştır:
     A. Annesini, hayırlı evlat yetiştirdiği için
     B. Eski antrenörünü, teşekkür etmek için
     C. Van Persie'yi, kendisine 'Arsenal'de durma Beşiktaş'a git' dediği için
     D. Takım arkadaşı Quaresma'yı, kendisini antremanlarda iyi motive ettiği için

8. Evine giren hırsızın kendisine saldırması üzerine hırsızı öldüren kişiden, kim, ne gibi bir tazminat istedi?
     A. SGK, benim sigortalımı öldürdün dolayısıyla ailesine bağladığım maaşı sen ödeyeceksin
     B. Maktülün ailesi, kan parası
     C. Sigorta şirketi, çalınan eşyaların değerlerinin yüksek gösterilmesi
     D. Site yönetimi, site adını kötüye çıkarması nedeniyle.

9. Canım ülkemin başbakanı ve ana muhalefet partisi başkanı birbirlerine en son nasıl hitap etmişlerdir:
     A. Enflasyonu düşürdük - Nesini düşürdün, ekonomi yavaşladı, işsizlik artıyor
     B. Notumuz çok yükseldi - Hiç de değil, ülkenin her yanından sefalet akıyor
     C. Bahtsız bedevisin - Sensin o, çölde yürürken kutup ayılarına dikkat et.
     D. Bizi halkımız buraya getirdi - Getirdikleri gibi götürmesini de bilirler.

10. Şanlıurfa'nın Bozova ilçesine bağlı hangi köyün gençleri, neden isyan ettiler:
     A. Gölbaşı, Köyün kızlarının güzel olmamasına

     B. Gözenek, Köylerine hala internet gelmemesine
     C. Gerdek, Köyün adını duyanların kendileri ile dalga geçilmesine
     D. Gökören, Köyden şehre göçün yoğun olması nedeniyle çalışacak genç nüfusun kalmamasına

*


Cevaplar
1.B 2.D 3.B 4.C 5.D 6.C 7.C 8.A 9.C 10.C

5 Kasım 2012 Pazartesi

Sürpriz

Ah bu kadın dergileri!..
Ahir ömrümde şunu gördüm ki, bu erkek-kadın dergileri ile yola çıkılmazmış arkadaş.
İki defa denedim, ikisinde de mal gibi ortada kaldım.

Bunlardan ilki 10 adımda 'sevgili edinme' rehberiydi. Sırf bu rehber sayesinde, yemek yapmasını daha doğrusu makarna sosu yapmasını öğrendim. Zira sevgili edinmenin ilk adımı, meğer iyi yemek yapmasını öğrenmekten geçiyormuş. Hemen yemek kurslarına yazıldım, ama hayatında yumurtayı bile doğru dürüst kıramayan birisine üstelik de gözü kursun içeriğinde değil ama kurs katılımcılarında olan birine ne verebilirsin ki; sıfır. Ne zaman eve kız atsam, pardon 'sevgili edinsem', tek bildiğim yemek olan makarna ve binlerce lira verip hiçbirşey öğrenemediğim yemek kurslarından hatırımda kalan tek şey olan; makarna sosunu yapıyordum. E tabii, bir sefer yapınca güzel oluyor da ikinci üçüncü buluşmalarda hala soslu makarna olunca kızlar işkilleniyor. İkinci adım ise şarap mevzuu ki, o da akıllara zarar. Kız tavlamak için, pardon sevgili edinmek için, şaraptan anlamak gerekiyormuş efendim. Trakyalıların yüz karası olan ben, Trakyalı olduğumu saklayarak şarap kursuna bile yazıldım ama ne şaraplar arası tat farkını bilebildim ne de üzümlerin nerede ve nasıl yetiştiği ile ilgili kültür sahibi olabildim. Dolayısıyla Vedat Milor'u ne zaman tv'de görsem kaçırdığım kızlar aklıma gelir, iç geçiririm. 'Torosların güneye bakan yamaçlarında yetişen, 2002 üzümlerinden yapılmadır. O sene Toroslara az kar yağmıştı, yaz sonu eriyen karın az olması nedeniyle şarabın tadı kekremsidir ama hoştur' gibi cümleleri herhalde izleyenleri arasından en çok beni benden alır, aklıma kurslara yedirdiğim çuval dolusu paralar gelir.

Bu dergilerin bana attığı ikinci kazık ise, o çoook meşhur klişeleridir. İlişkiniz monotonlaştı mı, ona küçük süprizler yap, eski heyecanı kayıp mı oldu, ona küçük sürprizler yap, cinsel hayatınız eskisi gibi değil mi , ona küçük sürprizler yap. Ev sahibi zam mı istiyor, ona küçük sürprizler yap, nasıl sürpriz yapayım, zammı ondan önce sen yap, ev sahibine?, evet küçük süprizler...çaat.

Şunu öğrendim ki, ben süpriz yapmasını becerebilen bir adam değilmişim.

Hayatımda yaptığım ilk sürpriz, öğrenciyken Ankara'dan İstanbul'a habersizce sevgilime yaptığım ziyaret olmuştu ki, iki kişiyle yatakta yakalamıştım. Asıl sürprizi ben görmüştüm yani.

Dolayısıyla ne zaman 'ona küçük süprizler yap' dense, önce bi tırsarım.

Yine de son seferde kendimde o gücü bulabildim. Zira bir kızla beraberlik süresinde rekor kırmıştım; o gün beraberliğimizin birinci senesini dolduracaktık. Üstelik bu sefer ne soslu makarna ne de şarap, hiçbirisine gerek olmamıştı.

Uzun süredir yapmadığım şeyleri yaptım, ev arkadaşlarımı evden postaladım, tüm evi güzelce elektrikli süpürge ile süpürdüm, makarnamı yaptım, sosunu da güzelce hazırladım. Yanına da markette gördüğüm en pahalı şampanyayı aldım. Mumları da yaktım. Masa, ışıklandırma, herşey güzel ve romantik bir gece için hazır.

Ben de hazırım, demeyi çok isterdim.

Oldukça güzel başlayan, romantik ilerleyen gece, şampanyanın açılması safhasında, bir anda renk değiştirdi. Zira hayatımda ilk kez şampanya açacaktım. Kursta öğrendiklerimi aklıma getirmeye çalışıyorum, çalışıyorum ama yok. Derken aklıma geldi; Kahretsin! O sırada ikili gruplara ayrılmıştık ve ben kurstaki güzel esmer kız Leyla'yı keserken benim partnerim açmıştı şampanyayı.

Oturduğum yerden çaktırmamaya çalışıyorum ama mantarı bi türlü açılmıyor meredin. Hatunun romantik gülümsemeleri yerini meraklı bakışlara bırakınca, artık ben de ayağa kalkmışım. İtiyorum itiyorum yine de olmuyor. Parmakları da zorlamak istemiyorum, zira doktorluğa yeni başladık, birşey olmasın diye korkuyorum. Şişeyi iki bacağımın arasına aldım yok, masaya koydum yok, hatta bir ara salladım gene yok. En sonunda bizimkisi yanıma geldi, 'istersen ben yapayım' dedi. Erkek milleti yenilgi kabul eder mi, tabii ki hayır. 'yok ya' dedim 'açılır şimdi'. Ama açılımıyor işte. Hatun tekrar ısrar edince, mağlubiyeti kabul etmiş komutan misali boynumu büktüm, yüzüm şişe ile boğuşmaktan kıpkırımızı olduğu halde şişeyi kız arkadaşıma verdim. Şişeyi bacak arasına aldı, tüm kollarıyla yüklendikten sonra 'bak' dedi 'bu en kolay bu şekilde açılı..'

İşte ondan sonrası bir karanlık ve derin acılar. Tıpanın hızla hayalarıma doğru geldiğini hayal meyal hatırlıyorum. Hayatı boyunca futbol maçlarında birkaç kez top isabet almış biri olarak söyleyebilirim ki o acılar bunun yanında sinek ısırığı gibi kalıyor . İki büklüm olmuşum. Bu arada tıpanın fırlamasıyla birlikte, tarafımdan defalarca sallanan şampanya korkunç bir tazyikle fışkırmaya başlamış. Bir anda beni iki büklüm yerde, elindeki şişeyi ise tüm salona doğru fışkırır halde gören kızcağız ne yapacağını şaşırmış, şişeyi kapatıp yanıma gelmek istemiş ama mantarı ara ki bulasın. O panikle aklına parmağı ile kapamak gelmiş, ama o minik parmaklar şişenin ağzını tam kapayamadığı için adeta bir fıskiye görevi görmüş ve şampanyanın neredeyse tamamı tüm salona ve kızın üzerine dökülmüş hatta bir kısmı gözüne bile kaçmış. Sonra kız şişeyi atıp yanıma gelmiş, devrilen şişeye bizim Minnoş merak edip gelip yanaşmış, kalanları içmiş.

O an için eve giren birisi kimbilir nasıl ciddi bir kavga ettiğimizi filan  sanırdı herhalde. Bir köşede gözlerini ovuşturan ve yaşlar akan bir kız, yanında acıyla kıvranan bir erkek, yerde köpükleri hala yere dökülen içki şişesi, tüm odaya yayılmış mayhoş bir koku ve ıslaklık.

Kendime geldiğimde evdeki bütün kadın-erkek dergilerini attım. Odamda bulunan ve annemin benim için özenerek aldığı ama o gece Minnoş'un alkolün etkisiyle üzerine kustuğu İran halısını temizlemeye götürdüm.

Kız mı? Evlendik, üç çocuk yaptık, demek isterdim ama o da diil. O gece olanları unutacağımıza dair söz verdik, birkaç ay sonra da ayrıldık.