20 Nisan 2012 Cuma

Hakem maçı 90 dakika uzatıyor. İnanılır gibi değil.

Barlara içmeye eğlenmeye dağıtılmaya gidilen gecelerde, çoğu için asıl eğlence gidilen mekanlardadır. O mekan senin bu  mekan benim gezilir, içilir, eğlenilir. Üyesi bulunduğum çok içici 'oktober–fest' arkadaş grubu da içmeyi dağıtmayı pek bi sever. Cumartesi akşamları içelim coşalım güzelleşim havasına girdiklerinde illa ki benim telefonum çalar.
-     Yiğiiiit, akşama Taksime akıyoruz, sen de geliyosun.
Benim içkiyle alkolle aram pek yoktur ve onlara bir şöför lazımdır. Haliyle akla gelen kişi beni olurum. Hakkını vermek lazım, delikanlı çocuklardır, taşkınlık dağınıklık yapmazlar, öyle sağa sola sataşacak kadar sarhoş olmazlar ama illa ki çakırkeyflik denen mertebeye ulaşırlar ve eve dönüş yolu çok eğlenceli olur. Benim asıl sevdiğim de barlarda alkolun dibine vulduğu o anlar değil de, bu eğlenceli eve dönüş yoludur. Şarkılar türküler ve gecenin kız kritikleri eşliğinde birer birer evlerine bırakırım onları. Eğlencelidir. Zaten sırf bunun için kabul ederim tekliflerini. Hem benim onları zorla götürdüğüm sınırsız pizza günlerinden sonra bir nevi iyi gelir.
Yine bir Cumartesi gecesi, dışarı çıkmaya karar verildiğinde, ‘bu sefer’ dedim ‘Kadıköy’e gidelim. Karşı trafiği şimdi çekilmez’. Kabul ettiler. Neyse efendim, doluştuk arabaya, Barlar Sokağına gittik, güzelce eğlendik. Geceyi sabaha bağlayacağımız vakitlerde ben hafiften mırın kırın yapmaya başlayınca tekrar arabaya bindik. Yakındakileri bıraktıktan sonra arabada Oğuz ile ben kaldık. Paşabahçe’de oturuyor ve yolumuz uzunca. Oğuz’un kafa her zamankinden de güzel, neşeli neşeli etrafa bakınıyor. Temiz deniz havası alalım açılalım diyerekten sahil yoluna vurduk kendimizi, usul usul gidiyoruz.

FSM köprüsünün altından geçtiğimizde Oğuz kafasını ön cama eğip yukarıya köprüye baktı ve sanki kafasına dank etmiş gibi:
-       Abi beni eve bırakıcan güzel de bi yerden mutlaka prezervatif bulmam lazım
-       Olm bu saatte nerden bulacaz?
-       Abi nobetçi eczane falan buluruz
-       Hey Allahım ya, olm bu saatte senin şeyinin derdi icin nobetçi eczane mi arıcaz..tövbe tövbeee...
-       Abi arkadaşına yap bu kıyağı be.
Yol üzerinde kapalı bir eczanenin kapısından nöbetçi eczanenin telefonu aldım ve adres tarifi icin aradım. Yapalım artık bu kıyağı da. Daha sonra bunu ona sıkça hatırlatır, fazlasıyla çıkarırım.

Adresi aldım, ‘tamam’ dedim geliyoruz. Tam telefonu kapamak üzereyken, eczacı;
-       Beyefendi bu arada eczanemizin kurumsal antlaşmaları yoktur bilginize..
Gülmemek için zor tuttum kendimi. Az kaldı dişlemekten dudağımı kopartacaktım.
-       Tamam tamam, sağolun zaten pek kurumluk bişey almıcaz..
Şansımıza yolumuzun üzerinde olan eczaneyi bulduk. Fakat önü kapalıymış, az biraz öteye çektim, ama bizim Oğuz’un arabadan düzgün bir şekilde çıkıp prezervatif alacak hali yok. Gecenin son görevini de yerine getireyim bari dedim. Ofaya puflaya arabadan çıktım, 20 metre geriye yürüdüm, içeri girdim.
-       Hayırlı akşamlar. Kondom rica ediyorum ben, Durex var mı?
-       İyi akşamlar..maalesef ondan yok, bizde Fi…. var
-       Hmmm
-       İşte meyvalısı, super incesi, ekstra büyüğü falan..
-       Peki ben bi sorayım.
Nasıl olduysa dışarı çıkıp yürümeye üşendim ve dükkandan telefon açtım. ‘Durex yokmuş naapalım’ dedim. ‘Olmaz’ diyor. Beyefendiye kabul ettiremedik iyi mi. Sabahın 5inde, hiç gitmeyeceğin bir yerde, hiç işinin olmadığı bir eczacıda, seninle o anda hiç alakası olmayan prezervatifi ararsan düşeceğin durum bu olur işte.
-       Yok, dedim suratımı asarak. Bu marka pek rağbet gormedi.
-       Ooo bayan arkadaş beğenmedi mi yoksa? diye hınzırca gülümsedi.
Birden kafaya dank etti. Ulan neden telefonda ‘abi’, ‘olm’ gibi birşey söylemedin ki, bak işte adam bir de yanlış anladı durumu.

Sonra düşündüm, ya gerçekten de 'abi', 'oğlum' gibi şeyler deseydim, bu sefer daha da garip kaçacaktı. Adam beni yumuşak sanacaktı iyi mi. Ondan sonra işin gücün yoksa hiç tanımadığın bir adama bir de yanlış anlayacağı cinsel tercihlerini açıkla dur...Hay bin kunduz... İki ucu boklu değnek durumuna düşürdün beni. Oğuz yaktın beni yaaa. 
-       Eee yok, peki hayırlı geceler...ee sağolun, diyebildim.
-       Size de keyifli geceler, dedi eczacı. Gülümsemesi aynen yüzünde asılı kalmış vaziyette.
Yüzüm kıpkırmızı, çıktım ordan.
Alacağın olsun Oğuz.
Intikamım çok acı olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder