9 Nisan 2012 Pazartesi

Bir abazanın Ekşi Sözlük çaylağı olabilme hikayesi.


Dediler ki, Sanal Alem çok acayip bir şey. Misal, Twitter denen bir zamazingo var, orda kendini Ekşi Sözlük yazarı olarak tanıtırsan çok hatun kaldırıyormuşsun. İnandık tabii. Hemen Ekşi Sözlüğe girdik. Kayıt olalım dedik, bir basit email adresi yazdık, bir nickname aldık, tamam dediler. Vay anasını dedik, ne kolaymış yazar olmak. Hemen başlayalım girelim entry'leri, yakalayalım kızları...

Fakat o da ne?

Meğersem yazar olmak o kadar da kolay değilmiş. İlk girdiğin 10 entry sadece çaylak olabilme sırasına girebilmek amacıylaymış. Neyse dedik, biz de kaderimize küfreder çaylak sırasına gireriz. Gerçi araya kaynak olmak gibi birşeyler aklımızdan geçti ama ne mümkün. Olsun dedik, bakalım kaçıncı sıradayız, bakalım kaç gün sonra sıra bize gelecek ve kızlar ne zaman teklif etmeye  başlııcak.

Gözdoktorunda göz tansiyonu ölçerken açamadığım kadar gözlerimiz açıldı. Artık, faltaşı mı derler, yoksa göktaşı mı bilemem ama 89 bin küsurlü bir rakam görünce, 'Olm Ekşi Sözlük yazarlarına, kızlar teklif ediyormuş' hayalimiz de suya düştü. 89bin ulan 89bin... O kadar kişiyi toplasan bizim Estambuldaki Olimpiyat Stadı dolar, sıra sıraya dizsen ordan bizim köye yol olur. Dünya domino insanı yıkma rekoru kırarım ulan ben o sayıyla.

Başvurumuzu yaptığımızda turistlerin 'Antalya'da deniz sezonu başladı' şeklindeki bikinili haberleri daha yeni yeni televizyonların ana haber bültenlerine düşmeye başlamıştı. O kızlar memleketlerine gitti, arkasından boş ellerle ve gözlerle ağladık,  kızlar memleketlerinde kışlıklarını giydiler, Alp'lere tatile gittiler, döndüler, hatta evlerinde bahar temizliğine başladılar, ama bizim çaylak onayı hala gelmedi.

Sanırım  bu sene de Antalya'ya gelecekler, bikinileriyle 'sereserpe' güneşlenecekler ve bu yaz da bendenize teklif etmeden evlerine dönecekler.

Velhasıl kelam, Ekşi Sözlüğe yazar olmak zormuş.

Elizabeth, gel oğlum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder