16 Nisan 2012 Pazartesi

Beni Nisan yağmurlarında yıkayın

Yine haftasonu ve yağış ikilisi bir arada. Sanki İstanbulda değil de Muson yağmuru yiyen Malezyada gibiyim. İnternete giriyorum, herkes Mikaile saldırıyor. Millet ne muhteşem outdoor planları yapmış demek ki, diye iç geçiriyorum. Hava kapalı olunca havası bozulanlardanım ben de. Içim sıkılıyor kendimi bir şey yapacak modda hissedemiyorum. Zaten boş boş ve mal mal geçirecek bir haftasonum var, onu da yağmurlu geçirmek moral bozuyor tabii. Hoş sanki hava güneşli ve güzel olsa insanlığı kurtaracak bir icat yapacam da…ya da sanki dünyanın en güzel haftasonu programını hazırlamışım da yağmur engel olmuş falan filan da değil hani. Yine de insanız işte, can sıkılıyor, seçme özgürlüğü istiyor…
Hafızalarda kış, ve kapalı havalarda yapılanların hatıraları henüz yok olmadığından, hemen ilk akla gelen PES oluyor tabii. Açıyorum oyunu, başlıyorum oynamaya. Müzik setine bağladığım hoparlörlerden evin boş duvarlarına doğru, sanki dünyanın en muhteşem stadında en muhteşem 2 takımının korakor bir maçı yapılıyormuşçasına bir ses dalgası hakim oluyor. Kendimi  Camp Nou’nun numaralı tribününde hissediyorum. Yüzüme güzel bir keyif tebessümü yayılıyor. Barça ile Real’e çakıyorum da çakıyorum. Nasıl olsa dışarıda bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor. Hatun da aramaz, haftasonu iptal diye mutlu mesut düşünüyorum. Ama o güzel düşüncelerin sonunu getiremeden tribünlerden cızırtı sesleri yükseliyor... : Telefon çalmak üzere.
Tam da David Villa, Casillas ile karşı karşıya iken yapılır mı ulan bu, diyorum. Oyunu durduruyorum. Zira hiç sevmez böyle şeyleri. Telefonun üçüncü çalınışında hala açmadıysam, nerdesin bakiim diye SMS gelir... Anında... Hatta bazen abartır, Twitter’a gir check in yap görecem, der. Ayem at sivit hom yazısını görünce, rahatlar.
Bu sefer öyle olmadı, cep telefonları çalmadan evvel elektronik cihazları biraz mallaştırıp tuhaf sesler çıkarttığını bildiğimden, PES’ten stad ambiyansına ek olarak cazırtılar duyunca anladım ki, o arıyor ve kaleciyle karşı karşıya bile olsam, ninja edasıyla uçup telefona saldırıyorum. İkinci çalışında yakalıyorum ve açıyorum.
-          Aşkııeeaaammm, hadi beni sinemaya götüüğğr.
Azizim, bu hatun kısmısının 'plan yapma bölümü' beyninde çok büyük bir yer kaplıyor. Ben bunu anladım. Dışarda deliler gibi yağmur yağarken hala bir yerlere gitme planı yapılıyorsa korkacaksın. Ama aşkım yağmur çamur, hem zemin de dışarı çıkmak için müsait değil demeye kalmadan kendimi, Optimum’da film afişlerine bakarken buluyorum. Yaklaşık 10 dakika yukarda asılı afişlere bakılıyor: Hmm, bu filme gittik, o Türkçe dublajmış olmaz, bu Titan mıdır neyin nesidir iğreaağnç dedikten sonra, boyun fıtığı başlangıcına ramak kalmışken seyredilecek film olmadığına karar veriliyor. Tamam o zaman geri dönelim PES beni özlemiştir diye düşünmeye hazırlanıyorum ki, E hazır gelmişken birkaç mağaza gezelim vitrin bakalım deniyor. Benim aklım Casillas’a atamadığım o golde, Mango senin Zara benim geziyoruz.
3 saat sonra elimde 8 çantadan oluşan bir set ile otoparkın yolunu tutuyoruz. Yarım kalmış bir PES, her vitrinde ve her mağazadaki elbise dizilerinin önünde saatlerce ayakta durmaktan helak olmuş bir çift bacak, izlenmemiş bir film ve tek kolda 4 çift ayakkabı ve 4 adet bluzu taşımanın getirdiği kasılmalar ile birlikte bir güzel ve yağmurlu cumartesiyi daha geride bırakmanın getirdiği huzurla eve doğru yol alıyorum.
Bekle beni Casillas, tüm hıncımı senden çıkaracam.

2 yorum:

  1. "Iliskiye silah zoruyla mi devam ediyorsunuz,mutlu degilseniz ayrilin." derler adama, dedim :)

    YanıtlaSil
  2. :))) böyle kızlar için sizi rahat bırakan kızları üzdünüz desem..demeyeceğim ya ne haliniz varsa görün :D

    YanıtlaSil