O kadar ki, bir gün sokakta oynarken öndeki süt dişlerinden birinin sallandığını gördüğüm bir kız arkadaşa 'ben dişçi olucam' diye ağzına yapışıp, var gücümle dişini emmeye çalışmıştım. Bizi bu halde gören kızın annesinin uzaktan çığlık çığlığa bize doğru koştuğunu ve benim korkudan kaçtığımı sanırım söylememe gerek yok.
Küçüklüğümüzde televizyonlarda çıkan en erotik sahne bu tipteki öpüşme sahneleriydi. Yıllar geçti, televizyonlar özelleşti. Devlet televizyonun her türlü makasçı zihniyetinden bıkmış halka hitaben yayın hayatına başlayan o ilk televizyon kanalı, 'özgür televizyon kanalı' sloganına yeni yeni başlamıştı. O kadar özgürlerdi ki, o vakitlerde yayınladıkları futbol maçlarından birinde sert bir pozisyon olmuş, kaleci atılmış, acar (ve özgür) muhabir hızla saha kenarına koşup atılan kaleciye mikrofonu uzatıp 'nooldu' diye sorduğunda 'hakem bana küfür etti abi yaa, ananı s.kerim dedi' cevabını almıştı. Televizyonları başındaki milyonlarca insan, bunu duymuştuk, özgürlüğümüz biraz daha artmıştı... Bugün kapalı alanlarda bile içilmesi yasak olan sigara o zaman stüdyolarda tartışma programlarındaki katılımcılar tarafından ekranın karşısında yakılıyor, yine bugün bazı kanallarda çiçeklenen bazılarında ise mozaiklenen sigaralar o zamanlarda karşılıklı olarak ekranlara doğru üfleniyordu. Özgürlükler ülkesiydik...
Televizyon izleme kültüründe ani ve çok hızlı bir değişimin yaşandığı o senelerde, ne enteresandır ki her sinema filminde en az bir erotik sahne muhakkak oluyordu. Hatta özgür kanallar, yeni yayın dönemlerini tanıttıkları fragmanlarda yayınlanacak yeni filmlerden daima en erotik bölümleri seçerek gösteriyorlardı. Ne zaman bu fragmanları görsem, annem kumandaya hızlıca sarılıp kanal değiştirir, alternatif olarak hızla TRT-GAP kanalına geçerdik. Tarım ve hayvancılıkla ilgili çok güzel bilgiler edindiğim dönemdi o dönem. Hayatımıza, belediyelerin kurduğu çanaklar ve ordan tüm şehre yayılan RTL gibi kanallar henüz girmemişti. Sabah Gazetesinin tam tamına 'bir kocaman sayfa' yayınladığı televizyon köşesine, bangır bangır bugün Fatma Girik'in büyük bir leğende yıkanırken arkadan sansürsüz görüntüsü olacak diye manşet attığı dönemlerdi.
Erotizm konusunda asıl büyük dumuru ise, üst kattan Hayriye Teyze'lerin bize geldiği zaman yaşamıştım. Zira apartmandaki tek renkli televizyon ve uydu alıcı bizde vardı. O akşam da Hayriye Teyzenin deyimiyle oldukça güzel bir film yayınlanacaktı. Cümbür cemaat bize geldiler. Hayriye Teyze, kocası Hilmi Amca, küçük kızları ve onun hınzır abisi... Korkardım abisinden, 'kardeşime yan bakmıcaksınız lan' diye ortalarda dolanırdı. Yan nasıl bakılır bilmezdim, bazen aynanın karşısına geçip kafamı yana döndürüp, aynaya yan yan bakmaya ve gözlerimi çekik çekik yapmaya çalışırdım...
Eve misafir geldiğinde, benim o çok sevdiğim çay-kek-börek-kısır'dan oluşan muhteşem ev kokusu evin dört bir yanını sarmıştı bile. Muhabbetlerin ve kahkahaların yanında ikramlar da başlayınca, evin çocukları olarak salonun tam ortasındaki büyük sehpaya yüzümüz tam da televizyona bakacak şekilde yerde oturarak sıralandık, paşa çaylarımızın yanında bizim için sehpaya konulan keklere böreklere saldırdık. Bir yandan da filmi izlemeye başladık. Filmden hiçbir şey anlamıyor ama ortamın verdiği keyfiyetle ağzım kulaklarımda izliyordum...
Derken bir hareketlenme oldu; babamın o meşhur boğaz temizleme sesi. İlk önce anlam veremedim, çünkü televizyonda yine diş çekimi yapılıyordu. 'Kumandayı ver bakiim hanım' diye bir seslenme geldi babamdan. Annem divanın sağına soluna, yastıkların arkasına bakıyordu telaşla.
İşte tam o anda, televizyonda gördüm. Hayatımda ilk kez. Erkek adam hem kızın dişini çekiyor hem de kızın elbiselerini çıkarıyordu. Gözlerimi ekrana diktim.
Rahatsız kıpırdanmalar bir anda velveleye dönüştü. Hayriye Teyze, yüzü şaşkın bir halde iken, 'ben çayları tazeleyeyim' diye yerinden fırladı, bizim önümüzdeki henüz yarısını bile içmediğimiz çay bardaklarını hızla toplamaya başladı, mutfağa koştu. Babam sesini biraz daha yükseltti; 'bulsana şu kumandayı hanım'. Sansürsüz televizyon herşeyi olduğu gibi yayınlıyordu, ekrandaki kız yarıçıplak kalmıştı bile. Hilmi Amca da bir yandan şaşkın bir halde anne ve babamın kumanda arama mücadelesini izlerken diğer yandan hem televizyona hem de bize tedirgin bakışlar atıyordu. Kumandanın hala bulunamadığını görünce hızla televizyona koştu, iki elini açtı, televizyona yapıştırdı. Elleriyle 67 ekran televizyonu kapamaya çalışıyordu. Baktı olmuyor, ağaya kalktı, sırtını televizyona döndü. Şimdi tüm vücudu televizyon dolabını kaplamıştı işte.
Kumanda nihayet bulunmuştu ama annem basıyor basıyor, yine de kumanda çalışmıyordu. Annem kumandayı öbür eline vurdu, yine de çalışmadı. Babam hızla annemden kumandayı kaptı. O da eline vurdu. Yok! Kumanda çalışmıyordu. Belki de çalışıyordu ama Hilmi Amca sayesinde televizyonu göremiyordu. Babam bir taraftan kumandayı eline vuruyor bir taraftan da 'çalışsana ulan' diye sinirli sinirli söyleniyordu. Televizyondan 'ah!, oh!..' sesleri yükselirken, Hilmi Amca'nın hınzır oğlu 'ben naaptıklarını biliyorum kiii...' diye gevrek gevrek gülmeye başlamıştı. Babam kumandayı çek-yatın tahta köşesine sertçe vurdu, kumanda kırıldı.
Bu sırada kapıda beliren Hayriye Teyze salondaki canhıraş mücadeleyi görüp, elinde bardaklarla dolu tepsi olduğu halde aynen geriye, mutfağa döndü. Kumandayı kıran babam hızla televizyon dolabının arkasına yöneldi. Eğildi. Fişi çekti...Ekran karardı... Ortam bir anda buz gibi sessizleşmişti.
"Ama şimdi TRT-GAP'ı açmıcak mıyız anne?" diye sorduğumu hatırlıyorum.
O ana kadar gergin olan ve yüzleri kırmızıya yakın bir hal alan babam ve Hilmi Amca, ortamdaki gergin sessizliği bozan bu cümleyi duyduklarında bir anda kahkahaya boğuldular. Annem 'ben çaylara yardım edeyim' diye mutfağa gitti.
*
O gün bugündür o filmi merak ederim. Youtube'ta izlemediğim film yoktur ama tuhaf biçimde aklıma kazınmış olan sahneyi barındıran filmi hala bulamadım. Azimliyim tüm filmleri izliicem.
Enteresandır, Hayriye Teyzeler bir daha bize hiç film izlemeye gelmediler.
Aferin güzel yazmışsın
YanıtlaSilçok güzel bi yazı yazmışsın bob hite kardeşim,anılarım gözlerimin önünden geçti resmen
YanıtlaSilgüzel yazılarının devamını dilerim.
Aynen kardes cok guzel yazmissin valla arada sirada okuyorum blogunu. Cok akici bir yazin var tebrik ederim,yazilarinin devamini dilerim..
YanıtlaSilŞahane!!! Hem anılarla tazelendim, hem gülümsedim, hem de güldüm... Çok akıcı, zevkli, resmen heyecan dolu bir yazı olmuş :))))
YanıtlaSiltrt gap'ı açmayacak mıyız ?
YanıtlaSil:):):)):) çok güzel bir yazı tebrikler.
aşağı yukarı hepimizin yaşadığı şeyler.. ama unutmuşum çok eğlendim eline sağlık
YanıtlaSilbi "31 çekerken babaya yakalanmak" değil ama olmuş.
YanıtlaSilsüper..
YanıtlaSilçok cici bi yazıııı. Ki düşün bizim evde kumandalı televizyon yoktu o zamanlar babam depar atardı her seferinde :D
YanıtlaSil