16 Aralık 2012 Pazar

Erkekler Venüsten

Bir Abazanın Sevgili Edinme ve Yatağa At(ama)ma Günlüğü

3 Ağustos: Ne yapacağımı bilemiyorum. Tam bir şaşkınlık içindeyim. Buluşma teklifini kabul etti, evet kabul etti. Etmez sanmıştım, öylesine messenger’da sormuştum, ama etti işte. Tam bi mavi ekran durumundayım. Bunca yıldır ilk kez bir kız teklifime evet dedi. Hem kameradan görebildiğim kadarıyla ortalamanın da üzerinde bir kız. Ne yapacam, ne giyecem ben şimdi…. Ulan ben bile erkek halimle bütün gardırobu 2 defa komple giydim çıkardım, şimdi o kız kimbilir naapıyodur. Kızları şimdi daha iyi anladım, ne yalan söyliyeyim.


5 Ağustos: Çok enteresan bir buluşma oldu. Çok stresliydim ne yapacağımı bilemedim. Ellerimi ceplerimden hiç çıkarmadım iyi mi. Ama onun da bir eli hep sıkı sıkı çantasındaydı. Ne o öyle, sanki çantasını kapıp kaçacakmışım gibi. Gerçi diğer eli boştaydı... Ulan tutsa mıydım yaa.. Uff zor işmiş bunlar... En azından kızın oturduğu memleketini, kaç kardeş olduğunu, aslen nereli olduğunu, 7 sülalesinin tarihini, annesinin işini, babasının işini, kardeşlerinin mesleklerini, kızın burcunu, yükselenini ve burcunun tüm özelliklerini öğrendim. En sevdiği rengi, kitabı filan biliyorum artık. Filmlerden filan da bahsettik sanki. Ben en iyisi şu burç meselesini biraz daha çalışayım, çünkü bir tek o konuyu konuşurken gözleri parlamıştı. İkinci buluşmayı da kaptım. Olacak sanki bu iş :)
Kendime not: Parfüm şişesinin tamamı sıkılmayacak. Salak gibi ben de kızı bir ara nezle filan sandım yaa. Meğer burnunu siliyor ayağına, kızcağız sürekli bildiğin burnunu kapatıyormuş ya la. Kendime ikinci not, Fareler ve İnsanlar kitabı internetten araştırılacak, özeti bulunacak, bir sonraki buluşmada arada bir şekilde bahsedilecek. Bi de bu ‘Notebook’ ne lan? Neden bilgisayarı sevdiğini söyledi ki durup duruken? Hem ‘cam’ açık konuşmuştuk diye filan mı acep?


11 Ağustos: Sinemaya götürdüm. En azından bu sefer, 7 nesil sülalesini sormak gibi salaklıklar yapmadım. Konuşmamak iyi oldu benim için. Film öncesi ve sonrası derken 3 saati yan yana konuşmadan, yani bana göre çok güzel bir şekilde geçirdik. Gerçi filme girerken pek yüzü gülmüyordu ama neyse, gene de bi salaklık yapmadığım için bugünü pozitif olarak değerlendiriyorum. Ayrılırken, sadece yanaktan bir buse öptürdü. Bu arada yanağı ne kadar da yumuşakmış. Bi hareketlenme oldu bende.

Kendime not: Expandables 2, film olarak iyi bir tercih değil. Biraz daha romantik bir film seçilmeye çalışılacak. Kendime ikinci not. Henüz bu ilk aşamalarda Istiklal Caddesi gibi çok kalabalık yerlerde buluşma olmayacak. Nasıl anlıyorlar nasıl algılıyorlar bilemedim; bir sürü çiçekçi roman teyze peşimi cadde boyunca hiç bırakmadı. “abe sevdiceene bi gül al beya” lafları hala kulağımda çınlıyor. Bir de utanmadan uyduruk bir güle 20 kaat istedi iyi mi. Kızcağızın o isteyen ve masum bakışını gördüler tabii. Ah ulan ah bir güle 20 kaat. Olur mu ulan olur mu bu be. Soygunculuk resmen. Bütçe gitti. Öpücüğe değdi mi lan acaba. Artık harekete geçme zamanı geldi.

16 Ağustos: Nihayet onu parka götürmeye ikna edebildim. Haftaiçini de seçtim ki tenha olsun. Hem eve de yakın bir yer, hemen eve geçebiliriz. Hem de masrafsız. Bi çay-simite fit olurduk. Ama olduk mu? Tabii ki hayır. Ne güzel oturduk banklara, konuşuyoruz filan. Hafiften de sarılmışız, birbirimize. Ama ne zaman yanaktan ufak ufak öpmeye başlayınca, bir terslemeler, bi ‘bu anın tadını çıkarmak istiyorum’lar. Ulan hangi anın nasıl tadını çıkaracan, daha dudağa bile geçemedik ki. Sarıl sarıl nereye kadar... Akşam eve geldiğimde barut gibiydim.


19 Ağustos: Bilmediğim lüks bir yere yemeğe gittik. Neymiş efendim, bu sefer o seçecekmiş. Geçen sefer hoş olmamışmış. Hesap iyice girdi. Belli etmedim ama çok sinirliyim, bir de yemekte sürekli eski sevgilisinden bahsetti, neymiş efendim hemen üzerine atlamak istemişmiş, odunmuş. Bana laf mı çakıyor, naapıyor anlamadım ki. Haa bir de ex’i çok pintiymiş. İyice kopardı bu kız beni, o kadar hesabı sen hayatında gördün mü hiç kızım. Elizabeth gel ulan.

25 Ağustos: Bu işi olmayacak gibi… Oysa çok güzel bir haberle başlamıştı gün. Bu sefer beni evine çağırmıştı. En sevdiği kız arkadaşı çok ısrar etmiş, kıramazmış. Bu akşam olacak galiba deyip, hevesle kızın evine gittim. Bir de ne göreyim, evde 3 tane kız bir tane de erkek var. O da birinin erkek arkadaşı filan değilmiş ha. Sonradan çaktım. Resmen tufaya getirdiler beni. Sanırım kız grubu bi rakip çıkardı karşıma. Ulan çocuk da yakışıklıydı valla. Üstelik tüm sofrayı o hazırladı. Meğer adi herifin yemek kursu sertifikası varmış. Mutfağa bi girdi, kimseyi de sokmuyor pis herif. Kızların yarımağızlı 'ay yardım etseydik' laflarını bile hiç duymadı. Adam önlüğü geçirdiği andan itibaren adeta danseder gibi mutfakta bir sağa bir sola doğru kuğu gibi süzüldükçe ben yerin dibine girdim. Ben hayatımda mutfağa girmiş insan dilim ki. En fazla tabak çatal yerleştirebildim sofraya. Yalnız hakkını vermem lazım, ben bu kadar güzel menemen yemedim aga. Bir de o tek elle iki yumurtayı kırma hareketi yok mu, işte sanırım benim bittiğim an o andı. Zira kızların resmen ağızları açık kaldı yav. Çok eğlenmiş gibi göründüm ama moral sıfıra indi.

27 Ağustos: Dermatologa gittim. Parmakta nasır olmuş. Böyle çok vaka geliyomuş. Gülerek bir krem yazdı, bir hafta sürecez artık.


1 Eylül: Aradı. ‘Geçen sefer ki ekip topluca Bebek’e bruncha gidiyoruz, hadi atla, sen de gel’ dedi. İşim var, dedim. İyice yerin dibine mi sokacaksınız yav beni. Yok yok, gerçekten olmayacak bu iş. En iyisi Messenger’ı tekrar kurayım bilgisayara.

5 yorum:

  1. Venüslüymüşüz he oda güzel :D

    YanıtlaSil
  2. alkol diyorum dostum.. (kendine değil lan kıza)

    YanıtlaSil
  3. Yazık olmus dostum... ama bu acemilik ve kendini kötü hissetme durumun sana tecrübe olarak dönecektir.. ufak tefek yemek ögren mesela... hazır kremalı mantar corbasının içine tencerede hasladığın mantarları ince ince doğra ben yaptım diye ufak bir yalan söyle... Hadi önündeki maçlara hazırlan...

    YanıtlaSil
  4. Ahahaha :-). Tam bir turk abaza erkegi cok begendim :-)

    YanıtlaSil