25 Eylül 2012 Salı

Ayna

Acilin dış kapısı sert bir hareketle açıldı. İki sağlık ekibi aralarındaki tekerlekli sedyeyi hızla içeri taşıdılar. Sedyede yüzüstü yatırılmış adam sayıklıyordu. “Karıcıım...kar...du bi dakkaa...açıık.. açıklayabilirim”



Bir anda ortalık hareketlenmiş, tüm hemşireler ve iki doktor hastanın başına gelmişti bile. Biri “Damar yolu açalım” derken, bir hemşire de “hastayı şu yatağa alalım” diyordu. Hastaya en yakın doktor adama eğildi “herhangi bir şeye alerjiniz var mı” diye sordu. Fakat adam sanki orda değilmişçesine hala tuhaf sesler çıkarıyordu “Karıcıım noolur...açıklaya..”
Üzerinde sadece bir kot pantolon olan adamın  sırt kısmında ve başının arkasında kesikler ve kan izleri vardı. Her ne kadar adamdan çok kesif alkol kokusu yükseliyorsa da, tüm doktorlar adamın beyin sarsıntısı geçirmiş olabileceğini düşünüyorlardı. Doktorlardan biri ambulans görevlilerine sordu "Noolmuş?"

"Sırtına ve başına darbe almış, ayna düşmüş adamın üzerine" dedi bir görevli, hınzır bir gülümseme suratını kaplamıştı. Herkes şaşkınlıkla görevliye baktı, nasıl olurdu ki böyle bir şey, "aynayı taşıyordu herhalde" diye mırıldandı bir doktor ama zaten hiçbirisi oluş şekli ile ilgilenmiyor, bir an önce yaraları temizleyip dikmeye ve oradan da beyin tomografisine göndermeyi planlıyorlardı. Zira adam sürekli sayıklıyordu. Başına aldığı darbe ciddi olabilirdi.
Necati ve ben şaşkınlıkla olanları izliyorduk. Stajdaki henüz 3üncü günümüzdü ve sadece o geceye kadar değil, doktorluk kariyerimiz boyunca karşılaşacağımız en ilginç vakalardan biri olacağını hiç tahmin edemiyorduk.
Adamın yaraları hızla temizlendi, dikişleri atıldı ve çabucak MR odasına götürüldü.
Tam bu sırada, Acil'in büyük giriş kapısı tekrar hışımla açıldı ve hafif toplu bir kadının sesi tüm acilde gür bir şekilde yankılandı

"Nerde o? Nerde o bakiiim? Gösterin çabuk o hovardayı bana!"
"Kim, teyzeciimm" diye atıldı Necati. Nerdeyse tüm ekip MR odasına gittiğinden bir tek ikimizi orda ayakta gören kadın, o çok kızgın surat ifadesiyle, bize doğru yönelmişti.
"Kim olacak, benim hovarda kocam" dedi kadın. "Hiiç tedavi etmeye kalkışmayın. Tüm dikişlerini birbir açıcam onun. Nerde o, nerdeee?" diye bağırırken, hızla perdelerle ayrılmış bölmelere yönelip, teker teker açıp kontrol etmeye başladı.
"Nooldu ki teyze?" dedi tekrar Necati. Şaşkınlığımız daha da artmıştı.
"Ne nooldu" dedi kadın. "Beni aradınız ya. Bizimkinin telefonundan."

'Ambulanstakiler aramışlar' diye düşünürken birbirimize baktık. Herhalde telefonda Karıcıım-Eşim vs. gibi bir adla kayıtlıydı.
Uzaklardan "karıcııım...dur...yapm.." sesleri gelirken, acilin içteki kapısı açıldı ve bizim kalabalık ekip adamın olduğu sedye ile birlikte içeriye girdi.

İşte ne olduysa, o an oldu.

Kadın, eline hızla aldığı bir ayakkabısını havaya kaldırarak, süratle adama doğru koşmaya, "Allah senin belanı versin, sapık şey" diye bağırmaya başladı. Hemşireler bir anda teyakkuz haline geçip, yılların verdiği tecrübe ile adamın sedyesinin önünde baraj oluşturdular. Bir doktor hem kadını hem de havaya kaldırdığı kolunu tutmayı başardı ve bizim de yardımımızla kadını adamdan uzaklaştırmayı başardık. Adam hala anlamsızca sayıklamaya devam ediyordu "Karıcıımm... bi tanemmm. açıklıcaaam... bak söz... valla... ben..."

Bu sırada MR ve kan tahlil sonuçları geldi. Doktorlar hepsini dikkatlice inceledi. Beyin fonksiyonları normaldi, fakat kanında yüksek oranda alkol bulunmuştu. Sayıklamalar şimdi daha net anlaşılmıştı.

O gece sabaha kadar adamı müşahade altında tuttuk. Kadını adamdan çok uzakta bir yerde beklettik. Meğer bizim adam, karısının annelerinde kalacağı bir akşamı fırsat bilip hovardalığa çıkmış, alkolu bolca alıp iyice bulmuş kafayı, sonra da bir hayat kadınıyla anlaşmış, tavanı ayna ile kaplı bir otel odasına gitmişler. Tam işe koyulacakları vakit, aksilik bu ya tavandaki ayna sökülüp o sırada üstte bulunan adamın üzerine düşmüş. Alttaki hayat kadını bir şekilde kendini kurtarıp kaçmış, çıkarken de otel görevlilerine haber vermiş.

Bizim iyi niyetli, temiz adam Necati, sabaha kadar kadına dil döktü. Sonra adam kendine gelince o da karısına bolca yalvardı. En sonunda kadını zor ikna ettik. Evlerine gönderdik.

*

Yıllar sonra, nasıl buldularsa, Necati'yi tekrar bulmuşlar. Ellerinde çiçek ve 5-6 yaşlarında minik bir oğlan çocuğu ile birlikte Necati'yi ziyaret etmişler. Adam Necati'nin ellerine saldırıp öpecek olmuş, Necati izin vermemiş. O olaydan sonra adam hem alkole hem de hovardalığa tövbe etmiş. Tam anlamıyla evine bağlı bir koca olmuş. 2 sene sonra da çiftin erkek çocukları olmuş, adını Necati koymuşlar.

Necati'yle geçmişte olan maceralarımızı hatırlayıp "Kaderi benzemesin" dedim içimden.

2 yorum:

  1. Bir solukta okudum ne kadar güzelmiş! (:

    YanıtlaSil
  2. çok güzel beceriyorsunuz yazının akışını bozmadan kelimeleri kullanmayı maşallah :)

    YanıtlaSil