Acilin dış kapısı sert bir hareketle açıldı. İki sağlık ekibi aralarındaki tekerlekli sedyeyi hızla içeri taşıdılar. Sedyede yüzüstü yatırılmış adam sayıklıyordu. “Karıcıım...kar...du bi dakkaa...açıık.. açıklayabilirim”
Bir anda ortalık hareketlenmiş, tüm hemşireler ve iki doktor hastanın başına gelmişti bile. Biri “Damar yolu açalım” derken, bir hemşire de “hastayı şu yatağa alalım” diyordu. Hastaya en yakın doktor adama eğildi “herhangi bir şeye alerjiniz var mı” diye sordu. Fakat adam sanki orda değilmişçesine hala tuhaf sesler çıkarıyordu “Karıcıım noolur...açıklaya..”
"Kim, teyzeciimm" diye atıldı Necati. Nerdeyse tüm ekip MR odasına gittiğinden bir tek ikimizi orda ayakta gören kadın, o çok kızgın surat ifadesiyle, bize doğru yönelmişti.
"Kim olacak, benim hovarda kocam" dedi kadın. "Hiiç tedavi etmeye kalkışmayın. Tüm dikişlerini birbir açıcam onun. Nerde o, nerdeee?" diye bağırırken, hızla perdelerle ayrılmış bölmelere yönelip, teker teker açıp kontrol etmeye başladı.
"Nooldu ki teyze?" dedi tekrar Necati. Şaşkınlığımız daha da artmıştı.
"Ne nooldu" dedi kadın. "Beni aradınız ya. Bizimkinin telefonundan."
'Ambulanstakiler aramışlar' diye düşünürken birbirimize baktık. Herhalde telefonda Karıcıım-Eşim vs. gibi bir adla kayıtlıydı.
Uzaklardan "karıcııım...dur...yapm.." sesleri gelirken, acilin içteki kapısı açıldı ve bizim kalabalık ekip adamın olduğu sedye ile birlikte içeriye girdi.
İşte ne olduysa, o an oldu.
Kadın, eline hızla aldığı bir ayakkabısını havaya kaldırarak, süratle adama doğru koşmaya, "Allah senin belanı versin, sapık şey" diye bağırmaya başladı. Hemşireler bir anda teyakkuz haline geçip, yılların verdiği tecrübe ile adamın sedyesinin önünde baraj oluşturdular. Bir doktor hem kadını hem de havaya kaldırdığı kolunu tutmayı başardı ve bizim de yardımımızla kadını adamdan uzaklaştırmayı başardık. Adam hala anlamsızca sayıklamaya devam ediyordu "Karıcıımm... bi tanemmm. açıklıcaaam... bak söz... valla... ben..."
Bu sırada MR ve kan tahlil sonuçları geldi. Doktorlar hepsini dikkatlice inceledi. Beyin fonksiyonları normaldi, fakat kanında yüksek oranda alkol bulunmuştu. Sayıklamalar şimdi daha net anlaşılmıştı.
O gece sabaha kadar adamı müşahade altında tuttuk. Kadını adamdan çok uzakta bir yerde beklettik. Meğer bizim adam, karısının annelerinde kalacağı bir akşamı fırsat bilip hovardalığa çıkmış, alkolu bolca alıp iyice bulmuş kafayı, sonra da bir hayat kadınıyla anlaşmış, tavanı ayna ile kaplı bir otel odasına gitmişler. Tam işe koyulacakları vakit, aksilik bu ya tavandaki ayna sökülüp o sırada üstte bulunan adamın üzerine düşmüş. Alttaki hayat kadını bir şekilde kendini kurtarıp kaçmış, çıkarken de otel görevlilerine haber vermiş.
Bizim iyi niyetli, temiz adam Necati, sabaha kadar kadına dil döktü. Sonra adam kendine gelince o da karısına bolca yalvardı. En sonunda kadını zor ikna ettik. Evlerine gönderdik.
*
Yıllar sonra, nasıl buldularsa, Necati'yi tekrar bulmuşlar. Ellerinde çiçek ve 5-6 yaşlarında minik bir oğlan çocuğu ile birlikte Necati'yi ziyaret etmişler. Adam Necati'nin ellerine saldırıp öpecek olmuş, Necati izin vermemiş. O olaydan sonra adam hem alkole hem de hovardalığa tövbe etmiş. Tam anlamıyla evine bağlı bir koca olmuş. 2 sene sonra da çiftin erkek çocukları olmuş, adını Necati koymuşlar.
Necati'yle geçmişte olan maceralarımızı hatırlayıp "Kaderi benzemesin" dedim içimden.
Bir solukta okudum ne kadar güzelmiş! (:
YanıtlaSilçok güzel beceriyorsunuz yazının akışını bozmadan kelimeleri kullanmayı maşallah :)
YanıtlaSil