4 Haziran 2012 Pazartesi

Kurumsal Turkche

Hayatım boyunca hiçbir zaman ‘küçük’ bir şirkette çalışmadım.

Aslında bir şirkette hiç çalışmadım desem yeridir.
Burdan hemen baba parası yediğim anlamı çıkmasın.
Çalıştığım yerler günümüzün moda deyimiyle finans kurumlarıydı ve hiç de küçük kurumlar değildi.
Dolayısıyla büyük kurumda çalışmanın getirdiği ‘kurumca dili’ni iyi öğrendiğini sanıyorum.
Daha doğrusu sanıyordum.
Taa ki yeni başladığım, başka bir büyük finans kurumunda işe başlayana kadar...
Pazartesi sabahı, pazarlama müdür yardımcısı olarak başladığım bir yerde, bilgisayarın kurulması ve adıma tanımlanmasından sonra Outlook’u açmamla birlikte aldığım ilk e-postayla birlikte daha öğrenmem gereken çook lisan olduğunu farkettim. Zira gelen e-posta aynen şöyleydi:
 
“Son zamanlarda yapılan update çalışmalarına bağlı olarak, high level biçimde büyük bir özveri ve confidence ile devam etirmekte olduğumuz bir üst levela atlama processinde hepinizin vermiş olduğu emeklerden dolayı size teşekkür ederim. Bu process sürecinde sizlerden beklentimiz, üst levellarda da gücümüzü ve verimliliğimizi artırmak adına, performansınızı best effort düzeyinde tutmanızdır. Şunu hatırlatmak isterim ki, şu kritik dönemde gösterilen bu üst düzey performanslar kurumsal gelişimimize büyük katkılar sağlayacaktır. umarım sene başında set ettiğimiz kotaya ulaşırız.
iyi çalışmalar dilerim.
saygılarımla/brgds”


Anladım ki, şu ana kadar çalıştığım yerler hiç de kurumsal değilmiş.
Bundan böyle ben de kurumsallıkta çağ atlayıp set edilen yeni marketing kotalarını daha da push edeceğim.
Tüm haftanın back up’ını alıp her hafta yapılacak meetinglere strong bir presence ile girip, çok daha confident bir şekilde çıkıyor olacağım ve kurumsal assetlerimizi maximize etmek adına kendimin best effortunu göstereceğim.
Assign edildiğim tüm görevleri deadline süresine kadar verimli workshoplarla güzel bir teamwork eşliğinde çözüme kavuşturacağım ve karşılıklı feedbackler sonucunda alınan tüm decisionların şirket karlılığını maximize etmesine çalışıyor olacağım.
Achın önümü...
Summer is coming, pardon ben ‘come’ıyorum.

1 yorum: