5 Ekim 2012 Cuma

Durun... Siz Evlenemezsiniz

Bir Nohut Oda Hikayesi - Büyük Dörtleme

Giriş:

Birbirini seven iki insanın karşılıklı sevgilerinin en üst düzeyde olduğu vakit ne zamandır diye soracak olursanız, kesinlikle evlenmeye karar vermelerinden hemen önceki o özel andır, derim. Zira o özel an, verilen evlilik kararından itibaren artık asla 'özel' olarak kalmaz; umumi hale gelir. Artık işin içine anne, baba, kayınvalide, kayınpeder, eş dost akraba, gelenek görenek, hayaller, beklentiler, 'yatak odası sizden', 'mutfak bizden' gibi envai çeşit maddi manevi etken girmektedir. O andan sonra, ilişkinin merkezinde kız-erkek yoktur, perdeler vardır, davlumbaz vardır, halılar vardır, kayınvalidenin 'aaa bizim öyle alışkanlıklarımız yok' tipi cümleleri vardır.

Evlenme sürecinde, iki tarafın da ailelerini hoş tutmak kesinlikle kolay bir iş değildir. Üstelik bu arada da, kendi ilişkinizin zarar gormesini engellemek gibi ulvi bi göreviniz vardır. Bir taraftan resmi işlemlerle canhıraş bir şekilde uğraşırken, öte yandan müstakbel gelinin çocukluğundan beri hayallerini süsleyen gelinlik, yapılacak o meşhur kır düğünü gibi beklentiler bi kenarda pusuya yatmış, ortaya çıkabilmek için en yanlış zamanı beklemektedir.


Bölüm 1 : Ev Kurmak

Ev kurulması  apayrı bir çiledir. Zira nişanlı çiftlerin en çok ayrıldıkları ve en tehlikeli tuzaklarla örülü dönem, işte bu dönemdir. Çeyiz olarak da adlandırılan ve daha önceden taksit marifetiyle alınan eşyalar eve taşınır, eksik olan tüm eşyalar satın alınır. Sanki yazılı bir kanunmuşçasına, imzayı atmadan evvel tüm eşyalar hazır olmalıymış gibi bir tavır takınan büyüklerin, 'biz evlendiğimizde bir küçük piknik tüpü, birkaç tabak çanak, birkaç tane de çatal bıçağımız vardı... başka da hiçbişeyimiz yoktu... ne günlerdi... hey gidi hey... nerelerden nerelere geldik..' şeklindeki uzayıp giden böbürlenmeleri ise işin tuhaf ikilemlerinden sadece biridir.

Bu tür alışveriş zamanlarında en çok duyulan cümlelerden biri de "e lazıııım"dır. Erkeğin ya da kızın farketmez, bu cümle sıklıkla 'kayınvalide'si tarafından söylenir. Sırf bu sebepten alınan ve evliliğin ilk günlerinde önce mutfağın 'baş köşesi'nde duran mutfak robotu (ki sırf o muhteşem ismi nedeniyle alındığını düşünürüm), sonraki günlerde mutfağın 'bir köşesi'ne, sonraki aylarda ise boş kavanozların olduğu bölmenin 'en arka köşesi'ne doğru yol alır.

Bu aşamada seri halde gelen taksitlerin bindirdiği mali problemlerin yanında, taşınan eşyaların henüz yeni boyanmış duvarları çizmesi, hamallar tarafından eşyaların merdivende çizilmesi hatta düşürülmesi gibi problemler de ortaya ekstra bonus olarak çıkabilir. Bir taraftan 'zigonumu çizmişler Rıza' nidalarına, 'abi bize geldiğinde böyleydi valla, çizikti yani' nidaları karışır, ev cümbüş yerine döner.

Evlenmeyi planlayan çiftin arasındaki sevgi bağları, artık yerini kızgınlık ve bezginlik bağlarına bırakmıştır. En hassas dönemlerden geçilmektedir. Birinci Dünya savaşı başlamak üzeredir ve bir Sırp gencinin Avusturya Macaristan Veliaht Prensine yaptığı mezalim gibi olmasa da, bir kıvılcım her an tetikte beklemektedir.

Bir davlumbaz yüzünden iki ailenin nikaha kanlı bıçaklı girdiğini bilirim. Dikkat edin çiftin demiyorum; dünürler nikaha kanlı bıçaklı girmişti. Zor barıştırmıştık....Dünürler mi evleniyor yoksa genç çiftimiz mi evleniyor anlayamamıştık yani, o derece. Meşhur arkadaşım Necati'nin de başından benzer bir olay geçmiş idi, ki kıvılcım bu sefer gerçekten alev almış, minicik olay yangına dönüşmüştü; müstakbel kayınvalidesi daha önce gidilmiş olan ve artık  karar verilmiş olanların alınması için ikinciye almaya gidilen beyaz eşya dükkanına illa ki gelmiş, 'çamaşır makinesi dediğin çift su girişli olur' diye tutturmuş, 'iyi de evde suyu sabit sıcaklıkta tutacak ısıtıcı yok, ayrıca ev kombili, suyu sabit sıcaklıkta tutmaya gerek yok' bahanelerine ise 'olsun, e ısıtıcı da lazım' diye cevap verip, kız da annesinden yana tavır koyup 'bana bunu mu layık görüyorsun Necati' deyince, düğüne 1 ay kala kızdan ayrılmıştı. 'Arada Facebook'tan kızı kontrol ederim, ilişki durumunda "hala bekar :)" diye yazar' derdi.

Bölüm 2 : Nikah 

İşin kanuni bölümüdür. Bir abaza bakış açısıyla, biz artık resmi olarak sevişicez, cümlesinin tüm kamuoyuna duyurulması halidir, ki en az problemli safha bu safhadır. Onda bile ortaya beklenmedik durumlar çıkabilir... İkametgahlar ve nufus suretleri için muhtarlar, sağlık raporu için sağlık ocağı ziyaret edilir, uyduruk bir kan testi yapılır ve çiftlerde hepatit, HIV aranır. Kan testlerinin sonuçları doktora gösterilir, doktor çifti şöyle bir süzer ve evlenebileceklerine kanaat getirir, raporunu yazar. Vesikalıklar çektirilir, gün alınır. En önemli safha gün alma safhasıdır. Damat adaylarına bu aşamada tavsiyem, Dünya Kupası, Avrupa Kupası gibi çok önemli kupa maçlarının oynanacağı takvimleri önceden öğrenmeleri ve hele gene o tarihlerde Türkiye'nin katılacağı bir turnuva oluyorsa kesinlikle o tarihlere gün almamalarıdır. Başka bir arkadaşım, 2002 yılında oynanan Türkiye-Brezilya yarı final müsabakasının olduğu gün düğün yapmış, ama düğünü adeta bir kadınlar matinesi tadında gerçekleşmişti... 'Abi hasılatın en az gerçekleştiği düğün kimindir dersen, uzak ara benimkisidir derim' diye hala ağlar durur. Düğünde takılacak takılara güvenip evlenme işindeki aşamalarda girdiği taksitleri hala ödemeye çalıştığını belirtmemde fayda var... Futbolumuzun ilerlemesinin böyle zararları da var maalesef.

Bölüm 3 : Gelinlik

Damat için en stressiz bölümdür. Ama gelin için sürecin en stresli halidir gelinlik. Zira gelinlik denen şey içinde çok güzel görünmek isteyen kızımız, neredeyse 3 yaşından bugüne bunun hayaliyle yaşamış, ve en az 100 gelinlikçi ziyaretinden ve tahmini 5000 adet katalogtan bakılan 50bin adet gelinlik resminden vücuduna tam oturan bir kesim seçmiştir, gelinlik sıfırdan yapılacaktır, ve gelinliğin yapılması tam bir ay ve dört prova sonunda gerçekleşecektir. Kızımızın bu bir ay zarfında 100 gram bile almaması gerekir. Yani, ev kurma stresinin ve aileler arası gerilimin yüksek olduğu vakitlerde gelin kızımız bir de sürekli açlığın getireceği ek stresin baskısı altındadır. Bu dönemde damadı bekleyen asıl tehlike ise, gelinliğin teslimatı sırasında yaşanacak ödeme anıdır. Damat adayı faturayı eline aldığında kısa dönemli göz kararması, denge kaybı gibi tıbbi vakalar görülebilmektedir.

Bölüm 4 : Düğün

Benim kızım bi tanedir, o çok özeldir diyerek taaa doğum zamanında herkesten farklı bir isim seçme hastalığına tutulup, kızına kendi adının ve babanın adının ilk hecelerini veren annelerin Tıp dilinde söylendiği gibi; 'çocuğun özel' davranışları bu aşamada da bir anda ortaya çıkıverir. Ayrıca yıllardır kurulmayı beklenen o meşhur cümleyi kurmanın artık vakti gelmiştir. Heyecanla o cümle ağızlardan dökülür: 'Bir kere evleniyorsunuz!'

E bir kere evleniyoruz tamam da, bugün 5 yıldızlı bir otelde evlendikten 2 hafta sonra bir pazartesi sabahı, o çok özel insan kalkacak ve tek yıldızlı bir metrobüse, medeniyetten çok uzak bir şekilde girmeye çalışan diğer yüzlerce 'özel' insandan biri haline gelcek işte. Gelin kızımızı ise bir taraftan 'bir kere evleniyorum' sözü, öbür taraftan ise 'hayatım düğüne vereceğimiz parayı balayına verelim' sözü arasında gidip gelen ince bir çizgide ne yapacağını şaşırmış halde bulabilirsiniz.

Ama, zaten yapılan onca masraftan sonra ne damadın ne de gelinin bütçesinde artık birşey kalmamış, elde avuçta ne varsa harcandığından ve cüzdanlar tamtakır kredi kartı ise limitte olduğundan mahalledeki sokakların birinde bulunan apartmanın bodrum katındaki Melodi Düğün Salonu ile anlaşılmıştır.

Bir de çiftimizin ilk dansı gibi çok önemli bir mevzuu vardır ki, eğer düğünün şarkıcısı ile önceden bir şarkı planlamadıysanız vay halinize. Serdar Ortaç eşliğinde ilk dansınız tüm DVD kayıtlarına girecek ve bir ömür boyu sizi takip edecektir.

Böylelikle evde kıpkırmızı bir davlumbaz, çift su girişli çamaşır makinesi, baş köşede bir mutfak robotu, çizilmiş yatak odası dolapları ve küçücük salonda 127 ekran LCD olduğu halde, mahalledeki Hilmi abinin elinden çıkmış saçlarla ve üzerinde en güzel gelinlikle, dünya kupası üçüncülük maçının olduğu günde, neredeyse davetlilerin tamamının kadın ve çocuklardan oluştuğu bir düğün salonunda bekar hayata veda edilir.

Büyük dörtleme tamamlanmıştır. Aylarca farkında olmadan birbirlerine sıkı bağlılık sınavını başarıyla geçen çiftimiz artık yepyeni bir dünyaya merhaba demiştir.

İşyerlerinin işe alımlarda sırf bu yüzden bekarları tercih etmediğini düşünürüm. E adam/kız aylarca ne badireleri atlatıyor, sabır denen şeyi öğreniyor, senin işinde mi çalışamayacak.

3 yorum:

  1. mutfak robotu çok doğru :))

    YanıtlaSil
  2. gelinle ve damat ın evlenmesi ile aslında bir nevi ailelerin de evlenmesi kısmı doğru maalesef. zaten kavgaların ve ayrılıkların çoğu da bundan. senin annen bana böyle dedi, senin kız kardeşin de bana laf soktu v.s derken 1-2-3 güm.

    YanıtlaSil
  3. ağladım resmen, gülerken ağladım :D

    YanıtlaSil